İBRAHİM DEMİRKAN demirkanibrahim@gmail.com

MECİDİNİN HZ. MUHAMMED (SAV) FİLMİNE GİTMELİ Mİ?

07 Aralık 2016 Çarşamba 19:37

İranlı ünlü yönetmeni Mecid Mecidi’nin Hz. Muhammed filmi Türkiye’de gösterime girdi. Filmle ilgili daha çok ideolojik düzlemde bir takım tartışmalar yapıldı. Konu peygamberimiz(sav) olunca bu meseleye sadece film kritiği değil aynı zamanda da ilahiyat yönünden de yaklaşmamız gerekiyor.  İlahiyatçı olmakla birlikte sinema alanında ödüller almış birisi olarak bu filmin eğitim dünyamızı da ilgilendiren yönlerinin olduğunu belirteyim. Ona da yeri gelince değineceğim.

BATI DÜNYASI İÇİN ÇEKİLMİŞ SAMİMİ BİR FİLM

Film Müslümanlara Mekkeli müşriklerce uygulanan ambargoyla başlıyor. Bu ambargoyu izlerken geriye dönüşlerle Hz. Muhammedin (sav) çocukluğuna gidiyoruz hatta doğumundan öncesine. Örneğin Fil suresinde bahsedilen Ebrehe’nin filleriyle Kabeyi yıkmaya gelmesi ve Ebabil kuşlarınca ordusunun ‘ezilmiş ekine’ çevrildiği sahne güzel çekilmiş. Hz.Muhammedin doğumunu bekleyen Yahudi ve Hristiyan din adamları onun doğum alametlerini görürler. Yahudiler doğan bu çocuğu bulup öldürmenin peşine düşerler. Peygamberimizin Yahudilerle değil savaşları tartışmalarının bile hiç verilmediği Çağrı filmine bakınca Mecidi’nin Hz.Muhammed filminin bu konuda Çağrı filmini geçtiğini söyleyebiliriz (Çağrı filminin yönetmeni Mustafa Akkad  filmin İngilizce DVD’sinde yer alan İngilizce ve Arapça röportajlarından sadece Arapça röportajında ‘Holywood Yahudi hakimiyetindeydi ve bu yüzden Yahudilerle olan çekişme ve savaşlarını veremezdim’ der). Gerçi Hz. Muhammed filminde Yahudilerin peygamberimizi öldürmek için aramaları aslında gerilim dolu alttan alta sizi sürükleyecek bir dramatik etki yapması için planlansa da bence bu etkiyi oluşturmuyor ama Mecidi günümüz neslinin ve sinema seyircisinin yüksek tempo alışkanlığını bildiği için filmin ilerleyen sahnelerinde Yahudilerin saldırganlığını göstermek üzere birkaç kılıç sahnesi ekleyerek tempoyu yükseltmeye çalışıyor. Peygamberimizin süt anneye verilmesi, Medineye yolculuğu ve annesi Amine’yi kaybetmesi,Ebu Talib’le Şam’a yolculuğunda Rahip Bahira’yla karşılaşması  gibi siyer kitaplarında anlatılan olaylar akıcı bir dille verilmiş. Sadece münzevi olan Rahip Bahiranın münzevi gibi davranmaması ve peygamberimizle diyalogları da abartılıydı fakat hakkını teslim edeceğimiz bir diyalogda Rahip Bahira’nın ‘Allah nerdedir?’ sorusuna peygamberimizin ‘Kırık kalplerdedir’ şeklinde verdiği cevap dert sahibi her insanı kalbinde vuracak bir cevap olmuş.  Filmde peygamberin olağan üstülükleri yanında olağan hayat çizgisi de bir merhamet peygamberi olduğu vurgulanarak işlenmiş. Sadece deniz kenarında geçen deniz avının kesat gitmesinden dolayı çocukların kurban edilmek istendiği ama Peygamberin oraya gitmesiyle denizden karaya adeta balıkların yağıp çocukların kurban olmaktan kurtulduğu sahne Ehl-i sünnet kaynaklarında yok. Şia kaynaklarında ise nerede rivayet ediliyorsa incelenmeli. Film peygamberimizin çocukluğunu anlattıktan sonra  ona gelen vahiy ve bu vahyi Mekke’de garip bir anakronizmle Hristiyanlara hitap eden ayetleri topluluğa  okurken final yapıyor.  Bunun sebebi de filmin İslam düşmanlığını kırmaya yönelik batı dünyasına karşı bir hamle yapma arzusundan kaynaklanıyor. Filme önemli bir itirazımda bu noktada Medinede inmiş ayetlerin Mekke’de okutulması. (Al-i İmran suresi 64. Ayetin okutulması gibi)

Mecidi filmi yazmaya başladığı dönemde İrana uygulanan ambargodan dolayı Mekkede Müslümanlara uygulanan ambargoyu merkeze alarak çekmiş.  Tarihi olarak bu ambargo Şi’b-i ebu Talip yani Ebu Talip mahallesinde geçtiği için Mecidi’de filmini bu noktada başlatıyor. Bunun Şia akidesine veya Şiaya göre bir siyer tasavvuruna yardım edeceği kesin. Çünkü Ebu Talip Hz.Ali’nin babası ve peygamberin hamisi. Fakat bu durum Ehl-i sünnetin itiraz edeceği bir durum değil. Ehl-i sünnette Ebu Talip’in peygamberimizi koruduğunu, sevdiğini kabul eder herhangi bir düşmanlık beslemez ama iman etmeden öldüğünü savunurken Şia uleması ise Ebu Talip’in imanla gittiğine kaildir. Kaldı ki Çağrı filminde de Mekke bölümünde öne çıkan Ebu Talip ve Hz. Hamzadır.

Dramatik çizginin en kuvvetli olduğu yerde Ebu Talib’in ölüm sahnesinde yine Beni Ümeyye ve Beni Haşim çekişmesinin ‘süt sahnesiyle’ verilmesi evet etkileyiciydi ama insan aynı eforu Müslüman-Müşrik çekişmesinde diğer sahnelerde de bekliyor.

Mecidi bu filmi daha çok batı dünyasına İslamifobiaya bir cevap olarak çekmiş ve burada açıkca bir Şii propagandası yapmamış. Filme getirilen eleştirilerle ilgili ise ayrı bir başlık açtığımız bölümde inceleyeceğiz. Filmin en büyük kusuru peygamberimizin çocukluğunda saçlarını,arkadan omuzlarını büyüdüğünde ise el ve ayaklarını ya da arkadan omuz planında omzunun kenarlarından,sırtından verdiği sahneler olmuş. Bunlara hiç gerek yoktu. Mecidi belki devamını çekeceği filmde İslam alemini rahatsız eden bu duruma dikkat eder.

Sonuç olarak film oyunculukları, kamera kullanımı ve müzikleriyle güzel. 

DİNİ BİR BAKIŞ ve ÇAĞRI FİLMİYLE KARŞILAŞTIRMA

Mecidinin filminde peygamberin yüzünü göstermese de el ve omuz gibi yerlerini göstermesi İslam dini ve İslam estetiği açısından yanlış bir uygulama. İslamiyete göre peygamberin tasviri açıkça yasaklanmamış ama edepsizlik sayılmıştır. Usulen ve günümüz dünyasının suretperestlikten kaynaklanan hastalıkları düşünüldüğünde Çağrı filminin mantığı bu filmde kullanılmalıydı diyorum. Mecidi bu hataya düşmese bu kadar eleştiri almazdı bence.

Peygamberimizin çobanlık yaparken bir kız çocuğunun toprağa diri diri gömülmesini engellediği sahne ise güzeldi. Bu sahnenin güzelliği iki noktadan ileri geliyor:  Klasik Siyer öğretisinde okullarda öğrencilerimize kız çocuklarının diri diri gömüldüğünden bahsederiz ama neslin devam etmesi içinde kız çocuklarını yaşaması lazım. Konuyu derinlemesine inceleyenler özellikle açlık ve geçim sıkıntısı çeken kimi  fakir müşriklerin bu işi yaptığı maddi durumu iyi olan müşriklerden de utancından bunu yapanların çok az olduğu görülecektir. Mecidi’de bu sahnede kızını gömmek isteyen babayı bize fakir ve perişan bir adam olarak vermesi isabetli olmuş. Bu yüzden Mecidi’nin filmi Din Kültürü ve İHL meslek dersleri öğretmenlerinin derslerde faydalanabileceği birçok görsel-işitsel eğitim materyalini de içeriyor.  Alem-i İslama liderlik iddiasında olan Türkiyenin henüz bu alanlarda bir film yapamamış olması ‘Şia propagandası yapıyor’ iddialarına rağmen eğitim materyali üreten Din Kültürü öğretmenleri için bu filmin vazgeçilmez bir kaynak olacağını gösteriyor. (Bilmeyenler için söyleyeyim Fatih projesinde de yer alan akıllı tahtalarda oynatmak üzere en çok sesli ve görüntülü eğitim materyalini derleme-toplama da olsa üreten grup Din kültürü öğretmenleridir ve bu alanda ki boşluklardan her zaman şikayet etmektedirler.)  Çünkü filmin hasenatı  iyi yönü, seyyiatından kötü yönünden hayli hayli fazla.  Bu yüzden faydalanılacak takdir edilecek yönleri alınabilir. Fakat gariptir Çağrı filminde Hz.Hamzayı oynayan Anthony  Quinn  sinema dünyasında bu zaman kadar duyduğum gayri meşru ilişkilerden en fazla çocuğu olan bir oyuncudur. (Evliliklerden ve evlilik dışı ilişkilerinden toplam 13 çocuktan tespit edebildiğim en az 5 tanesi evlilik dışı) Şimdi  Quinn’i rüyalarında Hz.Hamza olarak gören Müslüman topluluğunun yıllarca nasıl bir garip çelişkiden habersiz saf saf yaşadığını görünce Mecidi’ye özellikle Çağrı filmiyle yapılan karşılaştırmalarda haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Biz Osmanlı minyatür sanatında Hz.Muhammedin yüzü kapalı ama komple vücudunun çizilmesinden dolayı Osmanlıyı red ediyormuyuz?  Hayır. Huz ma safa da’ ma keder yani beğendiğini al beğenmediğini bırak diyoruz. Kendi dünyamıza gösterdiğimiz hoş görüyü başka dünyalardan da esirgemeyelim diyorum.

Evet film bu haliyle Şia propagandası değil ama eğer çekilirse devamında bunun ön plana çıkartılabileceği açık fakat bu filmi izleyenlerin Şia olacağı tezi bence yanlış. Hz.Ali’nin de yüzü gösterilmiyormuş bu yüzden Şiayı yücelttiği belli eleştirisi yapılacaksa Çağrı filmi içinde yapılmalı. Çağrı filminde de Hz. Alinin yüzü gösterilmez. Bu yüzden ben filmi izlemekte tek mahsurun peygamberin bedenen kısmen de olsa gösterilmesi olarak görüyorum.

Çağrı filmi peygamberin –yahudiler dışındaki- savaşlarına odaklandığı için aksiyonu bol sürükleyici. Bu açıdan Mecidinin Hz.Muhammed filminin temposu Çağrı’ya göre düşük.

Filmin müzikleri oskar kazanan ilk Müslüman olan  (Slomdog Millionere filminin müzikleriyle) Hintli müzisyen A.R.Rahman tarafından yapılmış. Çağrı filminin müzikleri ise ismine bakılırsa Yahudi bir besteciye Maurice Jarre’e  aitti. Çağrı kadar olmasa da bu filminde müzikleri görüntülere uyum sağlamış tek kusuru sadece fazla batılı bunun sebebi de aslında filmin ilk etapta batı dünyasına hitap etme derdinde olması.

Mecidi’nin şunu iyi bilmesi gerekir; Filmin devamında Emevi-Haşimi çekişmesine odaklanacak bir bakış açısı olursa harcanan emek ve para sadece israf olur ama bence batı sinemasında çıkan üçleme ki teslisi andıran bu tarz üçleme yapana kadar ikinci filmde müşrikler ve Yahudilerle olan savaşlara odaklanarak bu filmi bitirmesini tavsiye ederim.  Özellikle Hayberin fethini iyi çektiği zaman bu filmin Yahudi zulmünden çok çekmiş hal-i hazırdaki İslam alemi tarafından nasıl coşkuyla karşılanacağını söylememe gerek bile yok. Yoksa Mecidi sinemayı gayet iyi biliyor ve hedeflerine yürüyor. Şu günlerde Suriye üzerinden İran’la siyasi çekişme içinde olmamamız peygamberimizle ilgili bu önemli filmi haklı olarak Şii-Sünni çekişmesi cephesinden değerlendirmemize sebep verdi. Yoksa  Türkiyede İran sineması sevildiği gibi yıllardır Türk TV’lerinde başta Ashab-ı Kehf ve Hz Meryem olmak üzere İran dizileri büyük bir beğeniyle her Ramazanda defalarca izlenmiş ve kimse ‘Acep bunda bir acem oyunu mu var’ diye şüpheyle yaklaşmamıştır.  Mualim Cudi’nin Arapça bir kasidesinde belirttiği ‘Muhammedi güzelleştiren onu öven sözlerin güzelliği değil/  Bilakis sözleri güzelleştiren Muhammedin güzelliğidir’ fehvasınca Çağrı’ya ya da Hz. Muhammed filminde gözyaşı dökenleri ağlatan elbette peygamberimizin güzellikleridir. Bu yüzden peygamber adına yapılan işlerde içimize yüzde yüz sinecek bir işin yapılamamış olması İranın değil Türkiyenin ayıbıdır.

Eleştirmek kolay yapmak zordur. Biz zora talip olmadıkça başkalarının yaptıklarını eleştirmeye ve izlemeye devam ederiz. Büyük mutluluklar ve büyük başarılar büyük çabalar ve emekler ister. Söz konusu sinemaysa bunu iki katına çıkartmanız lazım.

(Çağrı filmiyle batı dünyasının nasıl bir garp kurnazlığıyla hareket ettiğine dair tercumaniahval.com’daki  ‘ÇAĞRI, İMDB, MÜSLÜMANLAR VE SİNEMA’ başlıklı  ilginç yazımı da okurlara öneririm)

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #